Eylül

Bulutlar Leylâ
Dokunsan hissedebilir misin varlığını
Kurumuş dere yatağında çakıyla yaralı
Suya hasret ve yanmaya hazır söğüt ağacı
Gölgesi olan her insan hürmetli mi?

Hızar sesi haykırış değilse
İlkbaharda biçilen ömüre, yanmak neyin nesi
Fışkıran kanlı talaş, hâne hâne gezen koku
Yuva arayan serçe ve kaç anı un ufak
Ağaçlar da mı ayrım savaşlarında ölür?

Her can kıymetlidir Leylâ
Annemin merhamet tezgâhında
Soba sıcağı avucunda közlendi gönlüm
Sonradan îcat edildi gayrılık desem
Çok mu romantik olurum?

Bir söğüt bir ben
Nasıl bir sevdâ ki dilinmiş gövdeler
Yara bere içinde devrilir, sızlanmaz
Yanmak için toprağa atıldığını bilmek
Kaderi baştan kabul etmek değil midir?

Mevsim bilen karıncalar tanıyorum artık
Hüzün tüten baca, saman balyası rengi
Eylül sarısı gazeller ve kış hazırlığı
Ağustos böceğini düşünüyorum Leylâ
Vurdumduymazlığı, bu vazgeçişi kahrından mıdır?

Hicran heybesinde taşıdığım gül kırmızısı sözler
Beklemek uçurumundan düşmek, ölüm değilse
Zaman kefeninde yol almak ve sonbahar
Kaç soluk daha yaşamak kıyısında demirler
Ben mevsim ve göç bilmem Leylâ, azı da bir çoğu da...

Yorumlar